Editorluk
Kitap editörleri ne iş yapar (Gizli Kahramanlar)?
Kitap editörünün ne iş yaptığı sorusunun yanıtı olarak, ucu bucağı olmayan bir Dünya’nın gizli kahramanlarıdır demek yerinde olacaktır. Çoğu zaman oldukça beğenilmiş, ilgi görmüş ve adından söz ettiren kitapların sayfaları arasında alın terleri gizli olan bu kahramanların adını bile bilmeyiz. Gölgede kalmak, bu sırada elinden gelenin en iyisini başarmak zorundadır onlar. Zaten adlarının duyulmasından ziyade, altından kalktıkları işin okuyucuya, eleştirmene ulaştığı sırada alacakları tepkilerin, “daha iyisini yapabilirdim” düşüncesinin baskısı vardır üzerlerinde.
Üstelik onlar bunu yaparken, yeni bir kitabın sayfalarında, bambaşka bir süreç başlamıştır çoktan. Piyasada ellerinin değdiği, artık okunabilir yüzlerce eser onların sayesinde okuyucunun ve kitap eleştirmenlerinin süzgecine takılır ya da başarıya ulaşır.
Peki editörlük hizmeti sınırları belli olan bir alan mıdır? Yoksa yayıncıyla yazar arasındaki uçurumu kapatmak için elinden geleni ardına koymayan bir ara bulucu mudur?
Günümüzde editörlük, kitap editörlüğü, içerik editörlüğü vs gibi kavramların altı daha net çizilmeye başladığı için, sınırları ve sınırsızlıkları görece iyi bilinen bir alana dönüştü. Bu birçok açıdan, özellikle de salt yazdığı kitabın “şahaneliğine(!)” odaklanmış yazarların biraz daha farkında olabilmeleri konusunda sınırları oldukça geliştirdi. Çünkü yazdığı kitabın her anlamda kusursuz olduğunu düşünüp, değişiklikler karşısında gücenen yazarların sayısı azımsanmayacak ölçüde fazla. Bu durum, kitap editörü ve yayıncı arasında tuhaf sorunlara neden yol açan bambaşka bir kısır döngü.
Bazı kitaplar, editöre, “ben hazırım” diye gelse de durum her zaman böyle değildir.
Baştan değerlendirilmesi, neredeyse yeniden yazılması gereken cümlelerden tutun, imlanın edebiyatla sonsuz imtihanına, devamlılık hatalarından, “uydurma” yeni kelimelerin ne demek istediği anlaşılmayan sanatsal yorumlarına, zaman ve mekan kaymalarından, gereksiz ve sonu gelmeyen cümlelere kadar ele alınması zorunlu kitaplar da gelir. İşte burada editör ne iş yaptığından ziyade, nasıl bu kitabı basılır hale getireceğinden ötesini düşünmez. Bazıları kısa bir zaman içinde basıma hazır hale gelse de birçoğu yeniden yazılırmışçasına süresi kestirilemeyen ve ille de zamanla yarışan bir sürece girer. O yüzden kitap editörünün mesleki tanımı, zamandan ve sınırlardan muaftır. Okunabilir halde piyasaya ulaşması dışında bir amaç olmaksızın değişik bir döngünün içine girer editör. Bu noktada, yazarla kuracağı bağlantıya göre, uzun bir yol arkadaşlığına da dönüşebilir durum, ya da metnin sağlamlığıyla bağıntılı olarak, güzel bir tesadüfi tanışıklığa da. Yazarın kendini editöre teslim ettiği yerlerde, el birliğiyle ortaya çıkan sonuçlar tadından yenmezken, yazarın egosunun gölgesinde oldukça sıkıntılı bir yarışa da benzeyebilmektedir.
Kitap editörü ne iş yapar’ın sağlıklı bir yanıtını vermek için onu sert bir öğretmen yerine, uyum içerisinde yol alınacak bir ışık kaynağı gibi görülürse, sınırların zorluğu, ya da sınırsızlığın kaosu tamamen görünmez olup, onu en iyisine evrilmek üzere hazırlayan yol arkadaşı gibi görmek yerinde olacaktır. Aksi halde, piyasadaki hiçbir kitabın kendiliğinden oraya gelmediği, mutlaka gölgesinde bir kitap editörünün olduğu sık sık gözden kaçırılır. Bu da sayfalar arasındaki onca emeği bir anda hiçe sayar.
Yorum yap
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.