Kişisel Yayın, Kitap Yayınları, Self-Publishing
Kişisel Yayıncılık, Klasik Yayıncılık Anlayışını Değiştiyor mu?
Kitap yazma sürecinin devamında onu basılı hale getirmek, hedeflenen okur kitlesine ulaşmak gibi gündemler, yazarın hayatında yepyeni bir dönemi başlatır.
Bu noktada tercihler ve hedefler doğrultusunda nasıl bir yol izleneceğine karar verilmesi zaman alacaktır. Kişisel yayıncılığın gündemde olduğunu, klasik yayıncılık anlayışının da aslında zamana göre değişim gösterdiğini düşünecek olursak bu karar tamamen yazarın beklediği süreçle ilişkilidir.
Kitap bastırmak, yazmanın özgün yapısının biraz dışında gelişir. Yazmak kendine özgü, tamamen yazar ve dünyası arasında; dışarıdaki pek çok etkenden muaf bir süreçtir. Bu yüzden bir yazarın kitabını tamamladıktan sonra yaşayacağı haz özeldir. Ta ki konu onu basım aşamasına yönlendireceği ana kadar… Kitabı içeriği ne olursa olsun bastırma hedefiyle yola çıkan yazarın öncelikle karar vermesi gereken şey, bu türde bir kitabı nerede bastırması gerektiğidir. Bu noktada, klasik yayınevlerinin görünür, net kurallarla dolu sistemiyle karşılaşacağını belirtmek gerekiyor. Birçok klasik yayınevi hangi tür kitaplar basacağı konusunda katıdır. Yani bilimkurgu türünde bir eseri incelemeye bile almayacak bir yayınevi olduğu gibi, türler içinde çok daha derin ayrımlar yapan; daha da ince eleyip dosyayı kapısından içeri sokmayanlar da mevcut. Hatta günümüzde belli türler hala Türkçe kitap olarak çok tercih edilmediğinden, satılma ya da birkaç baskı yapma garantisi vermiyorsa yine klasik yayınevlerinin çoğundan olumsuz yanıt alacaktır.
Kişisel yayıncılık tam da bu noktada devreye girip seçeneklerin darlığını başka bir boyuta taşıyor aslında. Klasik yayınevleri bilinirliklerinden aldıkları güce rağmen yazara çok fazla aşması gereken engel sunduğu için tedirgin edici olabiliyor. Zamanla ilgili bir kısıtlamayı da göz önünde tutmak gerek. Klasik yayınevleri çoğu zaman aylar sonra yanıt verebiliyor. Bu yanıtın olumlu ya da olumsuz olacağı ise önceden tam olarak kestirilemiyor.
Kişisel yayıncılık, yazarı daha serbest bırakan ve tür kısıtlamasına yer vermeyen bir seçenek olarak çok daha fazla bir alana hitap ediyor. Yazarın bekleme süresini de en aza indirgemesi bir avantaj.
Eserin yayınevinde değerlendirilmeyi beklediği süreçte yazılan türe bağlı olarak özellikle de günümüzün hız koşullarında etki yitireceği endişesi bazı yazarlar için önemli. Kalıcı, pek çok döneme hakim olabilecek eserleri bu düşüncenin dışında tutsak da güncel konular üzerine çalışan yazarları etkiliyor.
Klasik yayınevlerinin güvenirlik ve bilinme durumundan söz ettik. Bu aslında göz ardı edilemeyecek bir konu. Yazarın daha fazla okura ulaşması, okunurluğun artması anlamında klasik yayınevlerinin daha fazla söz söyleme hakkı var. Birçok kitabevinin belli başlı yayınevleri dışında eser kabul etmediğini de hatırlatmakta fayda var. Bu da dağıtım ve ulaştırma anlamında yazarı daraltabiliyor. O yüzden kişisel yayınevleri ile çalışacak olan yazarın öncelikle dağıtım süreçlerini netleştirmesi, sonrasında yaşanacak hayal kırıklıklarının önüne geçecektir.
Kalitesi ve referanslarıyla doğru bir yönlendirme yapan kişisel yayınevleri, klasik yayınevlerinin verdiği birçok hizmeti verebiliyor. Buna editoryal destek, kaliteli ve doğru bir tasarım ve telif alanında yazarı koruyan hukuki destekler dahil. O nedenle artık bu anlamda bir kıyaslama yapmaya çok da gerek yok. Sadece yazarın mutlaka adının anılmasını istediği yayınevleri konusundaki ısrarı, o yayınevinin esere yaklaşımı ve sonraki süreç göz önünde bulundurulmalı. Eser gerçekten kaliteli ve okunmaya değerse yayınevinin adını geride bırakıp kendini sözünü söyleyecek olandır sonunda.
Yorum yap
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.