Copy Editing, Cover Copy Polish, Editorial Services, Editorluk, Kişisel Yayın, Kitap Yayınları, Kitap Yazmak, Proofreading, Self-Publishing
Gizli Kahramanlar: Kitaplarda Editörün Rolü
En klasik anlamı ile yayıncılık olarak sözlüklerde yer alsa da bir meslek olarak editörlüğe eğildiğimizde çok farklı anlamlarla karşılaşıyoruz. Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Yayıncılık sözcüğü sadece kitap yayıncılığını değil, süreli ve görsel yayıncılığı da kapsıyor ve video editörlüğü gibi alt dallar da konuya dâhil oluyor. Şimdilik bu yazının amacı gereği yayınevleri ve basılı eserler çerçevesinde kitap editörünün çalışma alanlarına eğilelim.
Editörler, aslında edebiyat dünyasının gizli kahramanlarıdır. Bunun nedenini en basit şekilde ifade etmek gerekirse; bir kitabı kitap yapan, kitabın editörüdür diyebiliriz.
Bu cümle ilk bakışta yazarı Yazarın daha geride bir rol oynadığını, eserin her türlü sürecini tamamen editöre bıraktığını düşündürebilir. Aslında tam tersidir. Yazar, eserini kitap şeklinde değil dosya şeklinde hazırlar. Elinde orijinal bir fikir vardır ve bunu en iyi şekilde kâğıda döker. Sonrasında bu dosyayı, yayımlanması için yayınevine gönderir. Buradaki en önemli aşama, dosyanın kitap hâline getirilmesidir ve bu da editörün işidir. Önüne gelen dosyayı, her açıdan değerlendirme ve şekillendirme sürecine sokar. Dil, anlatım, tutarlılık, devamlılık, olay örgüsü; türüne göre karakter tasarımı, kurgu, biçim, yazım ve noktalama gibi akla gelebilecek her türlü edebiyat unsuru çerçevesinde eseri elden geçirir ve bu da editörü gizli bir kahraman yapmaya fazlasıyla yeterlidir. Kabul etmek gerekir ki hiçbir insan kusursuz olmadığı gibi hiçbir yazar da kusursuz değildir. Kimi yazarların anlatım ve ifadeleri çok güçlüyken kurgusu zayıf kalabilir, bazılarının ise tam tersi sağlam bir kurgusu olmasına rağmen dil yetkinliği zayıftır. İşte bu eksiklikleri giderebilmek için editörlük süreci olmazsa olmaz bir aşama olarak karşımıza çıkar.
Şimdi de okur açısından editörün konumuna bakalım. Editör, yazar ile okur arasında bir köprüdür. Yazarın zihin dünyasından çıkmış bir metnin, en iyi şekilde okura ulaşmasını amaçlamaktadır.
Yazar, eserinin temel düşüncesini okura aktarabiliyor mu? Yazınsal ürünün gerektirdiği merak, heyecan, sorgulama gibi düşünsel faaliyetleri harekete geçirebiliyor mu? Kurgu dışı bir eser yazıldıysa içerdiği bilgi veya fikirler okura yeterli geliyor mu? İşte bu gibi soruların tatmin edici bir karşılığını bulmak ve varsa eksiklikleri giderecek önerilerde bulunmak, editörün işidir. Kimi zaman yazar kimi zaman okur, kimi zaman da eleştirmen gibi bir bakış açısına sahip olması gerekir ki bütünlüklü bir eserin ortaya çıkarılmasına yardımcı olabilsin.
Değinilmesi gereken bir diğer nokta da editörlük mesleğinin ayrıldığı alt dallar. Editörler bağımsız çalışabildikleri gibi bir kuruma bağlı da çalışabilirler. Burada önemli olan, editörlüğün hangi alanında uzman olduklarıdır. Tek bir editörlük çeşidinden söz edemeyiz ve yayınevlerinin işleyişlerinin de birbiriyle tamamen aynı olmadığını belirtmeliyiz. Örneğin geliştirici editörlük; bir dosya hâline gelmemiş fakat sağlam bir fikirle temeli atılmış bir eseri kitap hâline getirme sürecinin her aşamasında bulunmaktır. Geliştirici editör yazarla sürekli iletişim hâlindedir ve kitabı yazarken ona olumlu yönlendirmelerde bulunabilir. Çeviri editörü ise yayınevine, çevrilmesi için kitap önerilerinde bulunur ve çeviri sürecinin tamamını takip eder. Bunun gibi pek çok alt dala ayrılan editörlük mesleği için en uygun benzetme, orkestra şefliği olabilir. Yazar, müzik eserini yaratan kompozitör; çalınan her bir enstrüman da yazınsal unsur olursa; editör, bu eserin sahnelenmesini ve dinleyici ile buluşmasını sağlayan orkestra şefidir. Bir kitap editörünün, okura ulaşan her kitapta en az yazar kadar emeği ve heyecanı vardır.
Yorum yap
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.